Önceki dönem milletvekillerinden İbrahim Aydemir, Dünya Çocuk Günü vesilesiyle yaptığı değerlendirmede, kadim Türk kültüründe çocuğa yüklenen anlamın bugün de milletimizin ruh kökünü besleyen kutlu bir emanet olduğunu ifade etti. Eski Türklerde çocuğun yalnızca bir aile ferdi değil, devletin yarınlarını taşıyan nicesiz bir cevher olarak görüldüğünü belirten Aydemir, bu anlayışın toplum düzeninin temelini oluşturduğunu dile getirdi. Öte yandan Aydemir, bozkır medeniyetinin çocuk üzerine kurduğu hassasiyetin hem aile bağlarını hem de devlet aklını güçlendirdiğini aktardı.
KUTLU EMANETİN KÖKLERİ
Aydemir değerlendirmesinde, Dede Korkut nefeslerinden Orhun geleneğine uzanan çizgide çocuğun ailenin ocak ışığını taşıyan bir varlık olarak kabul edildiğini, doğumun ise törenlerle karşılanan bir sevinç olduğunu belirtti. Bununla beraber, kız ve erkek çocukların toplumda aynı değere sahip sayılmasının Türk kültürünün eşref bir adalet hissi taşıdığını vurguladı. Aydemir’e göre, eski Türk boylarının ad verme ritüelleri bile çocuğun kaderine dair bir mesuliyet telakki ettiklerini göstermiştir.
Ayrıca Aydemir, Umay Ana inancının annenin ve çocuğun korunmasına dair köklü bir kültürel şuur barındırdığını, kötü tesirlere karşı yapılan uygulamaların da bu yüksek duyarlılığın yansıması olduğunu değerlendirdi.
EĞİTİMİN VE TERBİYENİN MANEVİ OMURGASI
Aydemir; eski Türklerde çocuğun yetiştirilmesinin yalnızca biyolojik bir süreç değil, toplumun kültür taşıyıcılığını devralmasını sağlayan bir irfan terbiyesi olduğunu açıkladı. Bunun yanında erkek ve kız çocuklarının ok atma, ata binme gibi hayatı anlamlandıran becerilerle donatılmasının toplum düzenini diri tuttuğunu ifade etti. Öte yandan yönetime hazırlanan çocukların savaşçı cesareti, doğruluk ilkesi, cömertlik ve ahlak üzere eğitilmesinin devletin sürekliliğini güçlendirdiğini aktardı.
Aydemir değerlendirmesini, “Kadim Türk kültürünün çocuğa yüklediği bu derin anlam bugün bizim için de yol göstericidir. Milletimizin geleceğini taşıyan her yavrumuz birer kutlu emanettir. Onları korumak, yetiştirmek ve hayata hazırlamak hem ailenin hem toplumun müşterek görevidir” sözleriyle tamamladı.