Atatürk Orman Çiftliği’nde (AOÇ) sözleşmeli işçi olarak çalıştığı sırada, kapağı açık bidondan sıçrayan sülfirik asit yüzüne sıçrayan 23 yaşındaki Onur Öztürk, son üç yıldır hayat mücadelesi veriyor.
Uzun bir süre kendini evine kapatmak zorunda kaldığını ve üniversite mezunu olmasına rağmen yüzündeki yara nedeniyle iş bulamadığını anlatan Öztürk, “Yüzümün yara olması sebebiyle iş başvurularım kabul edilmedi. Ailecek işsiz kaldık, tedavi giderlerimi bile karşılayamıyoruz. Eve kapandım ve dışarı çıkmıyorum, kimseyle görüşmüyorum” dedi. Talihsiz genç, başından geçen olayı şöyle anlattı:
Uyarı işareti yoktu
“Temizlik ve güvenlik şirketinde sözleşmeli işçi olarak çalışıyordum. Kazanın olduğu gün, öğleden sonra plastik maddelerin saklandığı ambar bölümü tadilata girecekti ve malzemeler boşaltılıyordu. Biz de bu malzemeleri açık alanda istifliyorduk. İki mavi bidon üst üsteydi, şef bana bidonları bulunduğu yerden kaldırmamı söyledi. Üzerinde uyarı işareti bulunmayan bidonu almak için eğildim, bidonların kapağı yoktu, delikten gelen keskin koku başımı döndürdü, başım dönünce dengemi kaybettim ve bidonu yere bıraktım, o esnada delikten yüzüme sülfürik sıçradı, yüzümün yarısı yandı.
Hastane hastane dolaştık
Kazadan sonra tedavi için hastane hastane dolaştık. Hiçbir şekilde yüzüm tedavi edilemedi. Doktorlar hastanelerde ilgilenmiyorlar, muayenehanelerine çağırıyorlar. Yüzümdeki yara dolayısıyla güneşe çıkamıyorum, kazanın olduğu günden bu güne kadar tedavi giderlerim için 24 bin lira para ödedik. SGK sağlık giderlerimi karşılamıyor çünkü benim içerisinde bulunduğum durum estetiğe giriyormuş, lüks olarak sayılıyormuş. Benim şu anki aylık ilaç ve muayene giderim bin lira.
İş bulamıyorum
Üniversiteyi bitirdim, Gıda Teknolojisi mezunuyum. Şu ana kadar birçok yere iş başvurusu yaptım. Fakat yüzümün yara olması sebebiyle iş başvurularım kabul edilmedi. Ben de eve kapandım ve dışarı çıkmıyorum, kimseyle görüşmüyorum. Tedavi ve ilaç masraflarımdan dolayı maddi zorluklar yaşıyoruz. Annem ve babam da işsiz. Bu durum beni daha da üzürüyor. Hem yüzümün ağrısı hem de içerisinde bulunduğum manevi ızdırab beni perişan etti.”
Hakkımızı arıyoruz
Oğulları gibi AOÇ’de çalışan baba Cengiz ve anne Zülal Öztürk, kazadan bir süre sonra AOÇ yönetimine dava açtı. Davacı olmalarının ardından eşi ve kendisinin görev yerlerinin değiştirildiğini iddia eden Cengiz Öztürk, “Biz korkumuzdan bir sene dava açamadık. Adli vaka olduğu için kamu davası açıldı, çocuğumuz o mahkemede davacı olmadığını söyledi. AOÇ’den hiçbir yetkili ilgilenmedi. Hastane masraflarımız arttı, tedavi giderlerini karşılayamadık. Bu sebeple mahkemeye başvurduk. Mahkeme celbinin AOÇ yönetimine gittiği gün, ben eve eşimin görev yerleri değiştirildi, resmen sürüldük” dedi. AOÇ yetkilileri ise, mahkeme sürecinin devam etmesi nedeniyle herhangi bir açıklama yapmadı.